Los Angeles, dışarıdan getirilen su kaynaklarına bağımlı bir kent olarak biliniyor.
Ancak, kuraklık ve iklim değişikliği üzere problemler bu bağımlılığı ciddi bir sorun hâline getiriyor.
İşte tam da bu noktada, “Sünger Şehir” konsepti devreye giriyor.
Bu konsept ile kent, suyu geçirebilen yüzeyler ve yayılma alanlarıyla yağmur suyunu doğrudan yer altı su kaynaklarına ileterek, gereksinim duyduğu suyu kendi bünyesinde toplamayı amaçlıyor.
Ek olarak, Los Angeles üzere büyük kentlerde iklim değişikliğinden kaynaklanan çok yağışların sele ve altyapı meselelerine yol açabileceği düşünüldüğünde, Sünger kent yaklaşımının bu sorunu bir fırsata çevirebileceği düşünülüyor.
Yağmur bahçeleri, yeşil çatılar ve geçirgen yol yüzeyleri üzere tahlillerle suyun süratlice emilmesini sağlamak ve böylelikle kentteki sel riskini azaltarak suyu toplayabilmek mümkün kılınıyor.
Bu yeni altyapıyla kenti çok hava şartlarına karşı daha sağlam hâle getirmek amaçlanıyor.
Ek olarak bu sayede de suyun kent dışına süratle akmasını engelleyerek doğal su döngüsüne katkıda bulunulması hedefleniyor.
Bu yaklaşımın tıpkı vakitte çevre dostu ve yaşanabilir bir şehir yaratma hedefi da taşıdığı söyleniyor.
Betonun yerini alan yeşil alanlar ve parklarla hem biyolojik çeşitliliği arttırmak hem de kentteki hayat kalitesini yükseltmek amaçlanıyor.
Özetle Los Angeles’ın “Sünger Şehir” olma uğraşları, su kaynaklarının giderek azaldığı ve iklim değişikliğinin tesirlerinin daha da derinden hissedildiği bir dünyada, kentlerin sürdürülebilirlik yolunda atması gereken bir adım olarak öne çıkıyor.
